SineYorum | The Theory of Everything
1/07/2015
“The Theory of Everything” yılın en iyilerinden buna şüphe yok. SAG ve GLOBES sırasıyla en iyi film adayı olarak gösterdi. Oscar'lar da es geçmeyecektir. Zira filmi bir bütün olarak ele alırsak, senaryodan oyunculuğa, kurgudan müziklere kadar yüksek seviyelerde geziyor. Böyle bir kalitenin gözden kaçması mümkün değil. Fakat Eddie Redmayne’nin sıradışı performansı için bir parantez açmak lazım. Bildiğiniz gibi Stephen Hawking motor nöron hastalığı nedeniyle önce hareket kabiliyetini yitirdi. Sonrasında konuşamayacak kadar müşkül duruma düştü. Aynı film içerisinde bir insanın hem sağlıklı hem hasta halini kusursuz oynamak gerçekten zor iş. Eddie Redmayne bu zorlu rolün üstesinden gelmeyi başarmış. Les Misérables filminde başrol olmamasına rağmen performansı dikkat çekmişti. Bu filmde yeteneğini tam anlamıyla gösterme fırsatı bulmuş. Oscar’a en yakın isim olarak kendisini görüyorum. Zaten akademi biyografik performanslara bayılır. Eddie bu yıl heykeli kapar diye düşünüyorum.
Gelelim filmin neden “iyi” olduğuna. Biyografiler genelde sıkıcı olur. Gerçeğe yakın bir senaryo oluşturmak gerektiğinden yönetmenler hayatın sıkıcı kısımlarını da filme dahil etmek zorunda kalır. Fakat Stephen Hawking’in hayatı o kadar ilginç ki senaryoda “bayık” bölümler yok. Film su gibi akıyor. Ajitasyona müsait bir hikaye olmasına karşın ajite etmeden karnınıza ağrı girecek kadar sizi üzebiliyor. Günlük hayatta umurunuzda olmayacak kadar küçük şeylere filmde göbek atacak kadar sevinebiliyorsunuz. Duygu iniş çıkışlarını yaşatabildiği için yönetmen James Marsh’a hakkını vermek lazım. Oyuncuların performanslarını ziyan etmemiş. Tabi filmde Stephen Hawking’in eşini oynayan Felicity Jones’u da unutmamak lazım. “Mutlu, cefakar, yalnız kadın” gibi karışık bir psikolojiyi iyi canlandırmış. Eddie’nin performansını cilalayıp parlatmış. İyi bir ikili olmuşlar.
Filmden geriye, sıkı bir biyografik anlatımla sağlam oyunculuklar dışında kocaman bir “umut” kalıyor. Aşkın sınır tanımadığına, zorlukların üstesinden gelebildiğine gözlerinizle tanık oluyorsunuz. Sizi daha da umutlandıran kısmı ise, bu hikayenin “gerçek” olması.
0 YORUM